LİMİTED ŞİRKETLERİN BORÇLARI VE ORTAKLARININ PRİM BORÇLARINDAN SORUMLULUĞU
5510 Sayılı Kanunun 88. göre Maddesine Sosyal Güvenlik Kurumu, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddelerini uygulamaktadır. Dolayısıyla tahsil usulünün nasıl olduğu ve cebri takip süreçlerinin yürütümünün detayı için 6183 Sayılı Kanunun ilgili maddelerinin incelenmesi gerekir.
6183 Sayılı kanunun” Limited Şirketlerin Amme Borçları” başlıklı bölümünde yer alan 35 maddesi limited şirket ortaklarının borç ödeme yükümlülükleri tanımlamaktadır. İligili Maddeye göre
(Değişik: 22/7/1998 – 4369/ 21 md.) Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar.
Yazımızın bu kısmında bu maddenin üzerinde durarak detaylarını ve ortakların sorumluluklarının hangi koşullarda başlayabileceğini inceleyeceğiz. (Prim borçlarının tahakkuku ve ödenmesi yazısını inceleyiniz) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki ilgili maddeden anlaşılan ilk şey limitet şirketlerde ortakların amme borçlarından doğrudan sorumluluğu bulunmamaktadır. Ya da başka bir değişle borç ödeme yükümlülüğünün başlaması için kanun koyucu birkaç ön koşul belirlemiştir. Dolayısıyla bu ön koşullar alacaklı amme idaresi tarafından yerine getirilmeden, ortaklar için cebri takip yoluna başvurulamayacağı kesindir. Peki bu ön koşullar nelerdir? Bu maddeyi anlayabilmek için bu iki kavram üzerine inceleme yapmak gerekmektedir.
Tahsil Edilemeyen, Tahsil Edilemeyeceği Anlaşılan Amme Alacağı Nedir?
6183 Sayılı Kanunun 3. Maddesinde tanımlandığı üzere Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi: Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını, Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi ise: Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade etmektedir.
Bu tanımdan yola çıkarak, alacaklı amme idaresenin bir alacağından dolayı ortaklar hakkında icra takibine başlayabilmesi için öncelikle;
* Alacağının tahsili için şirket tüzel kişiliği hakkında 6183 Madde 54 ve 55 e göre icra takibine başlaması,
* Şirket hakkında malvarlığı sorgulaması yapması ve haczedebilecek herhangi bir malvarlığını bulamaması,
* Haczedebileceği malvarlığı var ise, satarak paraya çevirmesine rağmen amme alacağını tamamen tahsil edememesi
* Haczedilen malvarlığına bu kanun hükümlerine göre biçilen değerin alacağını karşılayamayacağının anlaşılması
* Hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması
Gerekmektedir. Dolayısıyla bu koşullar yerine getirilmeden ortakların borç ödeme yükümlülükleri doğmayacağı gibi haklarında da icra takibine başlanılmaz ve düzenlenen ödeme emirlerine karşı dava açılabilir. Kaldı ki 5510 sayılı kanunda ödenmeyen prim borçları için 6183 sayılı kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olsa da “tahsil edilemeyen, tahsil edilemeyeceği anlaşılan” alacakların tahsili hakkında uygulanacak usul ve esaslara ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır. Açıklanan bu sebeplerle haklarında bu ödeme emri düzenlenen şirket ortaklarının Anayasamızın 35. Maddesi gereği tanınan mülkiyet hakkının ihlalini oluşturduğundan bahisle dava konusu edilebilmektedir.